Cumhurbaşkanı Erdoğan, Üsküdar’daki Hz. Ali Mescidi’nde kıldığı cuma namazının akabinde basın mensuplarının gündeme ait sorularını yanıtladı.
– Barajlardaki su oranının düşmesi
Bir gazetecinin barajlardaki su oranının düşmesi ve kuraklık riskine ait sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
“Bütün bunlar Tedbir noktasında Şayet ele alınacaksa, bu devlet olarak Devlet Su İşleri bunları barajlarla çözme yoluna sarfiyat. Büyükşehirlerde de Yine tıpkı formda büyükşehir belediyeleri barajlar yapmak suretiyle bunun tedbirini alır. Doğal bunlar bu türlü anlık adımlar değil. Önlemlerini bunun Fazla daha evvelden almak gerekiyor. Biz Alışılmış Devlet Su İşleri olarak şu anda ülke genelinde birçok kentimizde barajlar yaptık, yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. ancak İstanbul, Ankara, İzmir üzere kentlerimizde de büyükşehir belediyelerinin sorumluluğundadır, yükümlülüğündedir. Onların da buralarda ne yapmaları lazım? Barajlar yapmaları gerekir.”
“Ben İstanbul’da Büyükşehir Belediye lideri iken o kuraklığın, susuzluğun olduğu devirde barajlar yaptık ve 110-120 kilometre aradan barajlarımıza, Sazlıdere’ye kadar su getirmek suretiyle o barajlarımızı güçlendirdik.” diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Şimdi de birebir şeyin yapılması gerekiyor lakin gördüğümüz ve tespit ettiğimiz kadarıyla şu anda maalesef oranlar Önemli manada düşmüş vaziyette. fakat ülke genelinde Devlet Su İşlerinin tasarrufunda olan yerlerde ise biz bu barajları yapmaya devam ediyoruz. En nihayet yaptığımız baraj da Yusufeli Barajı. Niçin yaptık bunu? Birçok insan karşı çıkmasına Karşın Yusufeli Barajı’nı yaptık ve şu anda Yusufeli Barajı inşallah kısa bir mühlet içerisinde büsbütün devreye girmiş olacak. Doluluk oranı Önemli manada şu anda artmış vaziyette. Kaldı ki orada Natürel gerek Borçka gerek Deriner Barajı, Tüm bu barajlar işte bizim için bu sorunlu anları gidermeye yönelik yatırımlarımızdır, adımlarımızdır. Bu işin Biricik önlemi barajlardır. Bunun dışında bu türlü Önemli bir Tedbir Laf konusu değil.”
– Seçim tarihi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin, “Seçimler için 14 Mayıs’ı işaret ettiniz, bununla ilgili bir çalışma Mevcut mı? Seçim takvimi nasıl işleyecek? Bir de muhalefetin belirttiği bir bahis var, kanunda yapılan değişikliklerin Şayet seçim olursa 14 Mayıs’ta olursa kullanamayacağı yönünde” biçimindeki sorusuna şu karşılığı verdi:
“Hukuk farklı bir şey, lakin bunun yanında guguk, o da farklı bir şey. Hasebiyle şu anda seçimle ilgili yetkinin kimde olduğunu bilmeyecek kadar cahillerin eline kaldık. Cumhurbaşkanının yetkileri muhakkaktır. Şu anda Türkiye’de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dır. Ve ne diyor? Cumhurbaşkanı kararnamesiyle 60 gün evvelden bu işin ilanını yapar ve 60 gün sonra da ne olur? Yüksek Seçim Heyeti bu kronolojik yapıyı çalıştırır. mesela ne Vakit bunu ilan etti? Mart’ın diyelim ki 10’unda, Mart’ın 10’unda ilan ettiyse ondan sonra 60 gün çalışmaya başlar. 60 gün ne Vakit bitiyorsa işte o gün nedir? Seçim günüdür. Bunu da kim takip eder? Yüksek Seçim Heyeti takip eder. fakat artık bunlar Alışılmış bu işin farkında değil. Ne oluyor, ne gidiyor, ne bitiyor? ancak yani 14 Mayıs’ı konuşmaya başladılar. Bu da güzel bir adımdır.”
– The Economist’in iddiası
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir gazetecinin, The Economist mecmuasının nihayet sayısında, Türkiye’de yapılacak seçimlere yönelik yayımladığı tahlilde, “Cumhurbaşkanı Erdoğan hem Cumhurbaşkanlığı yetkilerini hem de parlamentoyu kullanarak Türkiye’yi bir felakete sürükler” argümanında bulunduğunu hatırlatması üzerine, “Bir Türk medyası olarak, Türk medya mensubu olarak The Economist’in yorumuna sizler evet diyor musunuz? Türkiye’nin yazgısını İngiliz mecmuası mi tayin ediyor? Benim milletim tayin ediyor. Benim milletim ne derse Türkiye’de o olur. Türkiye’nin bahtını İngiliz mecmuası tayin edemez.” diye konuştu.
– “Artık başlarının dermanına bakacaklar”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in Dünya iktisat Forumu kapsamında Davos’taki konuşmasında, Yunanistan’la Türkiye ortasındaki uyuşmazlıklar için kendisiyle konuşup çözemeyeceği bir sorun olmayacağını Anlatım etmesini, tıpkı vakitte Yunan Adaları, Ege, Girit ve Libya mutabakatının da tartışmaya Aleni olmadığını söylemesini şöyle kıymetlendirdi:
“Miçotakis bu Cin şeyleri söyleyebilir. fakat Miçotakis’in bu telaffuzları Özellikle bölgenin mukadderatını belirlemeye kâfi değildir. Her şeyden Evvel gerek Lozan’ın gerek adalarla ilgili yaklaşım usulünün şu anda Yunan yetkililer tarafından uygulanmadığını görüyoruz. Bu adaların silahlandırılması diye bir şey yoktur. fakat bunlar ne yapıyor şu anda, bu adaları silahlandırıyor. Bu adaları silahlandırmak suretiyle gerek Lozan gerek öteki mutabakatlarla ilgili olarak bunlara Aksi adımlar atmaktadırlar. Bunlarla ilgili de gereken adımları biz vakti saati geldiğinde, memleketler arası toplantılarda, Gerekli olan yerlerde, Gerekli olanı söylüyoruz. Bunlar da artık başlarının devasına bakacaklar.”
Yorum Yok